MHP FIRSAT TEPİYOR
Yedi Haziran seçimleri, Ülkede ‘’Hükümet’’ edebilme başta olmak üzere yepyeni gündemleri beraberinde getirdi. Seçim meydanlarının en hızlı iktidar eleştirileri Devlet Bahçeli ve MHP kadrolarıyla yeri göğü inletirken, insanlar partiye yükledikleri manaların yerinde ve tadında olduğunu düşünmekteydiler. Seçim akşamı Meclis aritmetiği belli olunca sorunlar yumağına dönmüş yurdumuzda, 17-25 Aralık dosyaları başta olmak üzere son zamanlarda PKK’ya teslim edilen ‘’çözüm süreci’’denilen püsküllü belayla konjokturel olarak uğraşamayacak vaziyete gelmiş AKP aktörlerine, yine en sert yorumlar bu kanattan ortaya çıkıyordu.
Sona eren on üç yıllık tek parti faslının yerine konulabilecek daha çoğunlukçu ve demokratik bir tarzın, hukuki olarak Türkiye’de rahatlamaya sebep olacağını söyleyenlerin sayısı çok fazla ve ümitlerin tekrar yeşerdiği zeminlerde ‘’adaletin’’ahenkli sesi gök kubbenin altında ortalığı çınlatıyordu! Diğer yandan siyaseten uzun sayılabilecek kadar bir zamanı geride bırakan AKP,2011 yılına kadar reformcu ve devrimci kimliğiyle ortaya koyduğu performansını ne yazık ki, son birkaç yılda ‘’Devletçi, statükocu ve popülist’’ politikalarla farklı ve kabul edilemez sahalara sürerek yerine geçtiği ‘’güç merkezlerine’’fazlasıyla adapte olmuş, halkın beklentilerinden giderek ayrışıp,’’parti Devleti’’ manasına gelebilecek pek çok uygulamalarıyla, ümitlerimizin ötelenmesini gerektirmiştir. İçinde bulunduğumuz zaman dilimi, belkide Devletimizin hiç bu kadar etrafının sarıldığına tanıklık etmediğimiz ortamlardan ibarettir. Tehlikeli ve ciddi gelişmelerin yaşandığı sınırlarımızda, geleneksel ve derinlikli stratejilerin gerektiği şu kritik günleri, nasıl ve hangi diplomatik yollarla aşacağımızın acilen cevaplandırılması ve dahi pratiğe dökülmesi gereken zamanlardır. Savaşın en son ve belli bir takım somut olaylardan sonra tercih edilmesini herkes gibi bende söylüyorum. Kaldı ki; TBMM’nin ancak karar verebileceği bu hususta hiç kimsenin ve kurumun, hiçbir makamın Türkiye’yi resmen bir maceraya sürükleyeceği aşikâr bu yönde bir bilinmezin içine atmaya hakkı yoktur.
Ülkemizin böylesi bir Uluslar arası tehlike ile çevrelendiği ve olmadık ölçüde PKK başta olmak üzere, diğer örgütlerin eylem ağlarına yakın durduğu ortadayken, içimizi acıtan tek şey, hala parti taassupları ve iç politik kaygılarla Türkiye’yi bir sıçrama rampası olarak görenlerin varlığıdır. Bu söz konusu anlayış skalası o kadar derin geniş bir yelpazede şekilleniyor ki; şu kesim bunun dışındadır diyemeyeceğimiz kadar hayal kırıklıklarıyla dolu zamanlar geçiriyoruz. Yine insanın bu coğrafyada ‘’komplo teorilerinden’’ başının döndüğü geçeğiyle karşılaşıyorsunuz. Tam bu esnada Türkiye’nin önüne konulan sandıktan çıkan sonuçlar herkesi itidalli ve akıllı olmaya mecbur kılarken, MHP bana göre seçim akşamından itibaren sürdürdüğü tutumuyla kendisine oy verenleri üzmeye devam ediyor. Milliyetçiliği ve Ülke-Vatan sevgisiyle müsemma bir Partiden, şu vasatta çok daha derinlikli ve yapıcı bir tarz-ı siyaset beklerdik. Bu tutumuyla ne yapmak istediğini tabanına pekte anlatamayan Partinin, sadece oyunbozan bir çizgiden ibaret söylemlerindeki vurgular, klasik ve Ülkeye bir şey vaat etmeyen içeriğiyle bir takım jargonların yerine daha rasyonel ve İlm-i siyaset kokan zeminlere dönüşmesi gerekmiyor mu? Mesela MHP, seçim akşamı ‘’bizler HDP dâhil tüm partilerle her türlü işbirliğine ve koalisyona şartlarımız ve mutabakatlarımız ölçüsünde varız!’’diyebilseydi. Daha sonra yapılacak pazarlıklarda,’’çözüm sürecinin üç dönemdir aynı aktörler tarafından yürütüldüğünü, artık bundan sonra dördüncü bir döneme ihtiyacın olduğunu, bizzat bu yeni sürecin MHP ve farklı ekipler tarafından masaya konulmasını ‘’Kürt kardeşlerimizin de’’ gerçek keyfiyetiyle yeni bir temsil heyetine ihtiyaçlarının olduğunu söyleyebilirdi. Dahası, kendisi kadar vekil çıkarabilmiş bir Partiden Kandil ve İmralı’dan bağımsız( en azından diğer unsurlarında dikkate alındığı) bir dördüncü sürecin olabileceği zemine doğru kıvrıldığımızı okuyabilmeli,buna göre Ülke menfaatleri yönünde siyasetini orta koyabilmeliydi.. MHP bunun lokomotifi olarak öne çıkar, kendisini aşar ve Ülkeyi Örgüte, onun başındakine nispetle daha kabul edilebilir müzakerelerle temiz bir yola çıkarabilir, en azından insanlara bunu düşündürebilirdi. Siyasi olarak, özellikle şu günlerde Dünya ve Ülke içindeki bütün unsurları çok farklı bir kulvara sürükler, kendisinden beklenen Vatan sevgisini böylece pozitif politikalarla tescilleyip, aynı zamanda dediğim gibi, şu cinnetin içinden çıkılabilecek güzel bir yol sunabilirdi. Belki olmayacak ve realize edilemeyecek bir şey söylediğimizi düşünenlere, Türkiye’nin kendi gündemini artık belirlemesini, bu olguyu başta PKK- diğer Ülke ve örgütlerin elinden almasının zamanının geldiğini söylemeye lüzum bile yoktur. Oysa bizlerin hem çözüm sürecinde hemde terörizmle mücadelede, Ülke olarak mütemadi bir biçimde gündem ve pazarlık inisiyatifini karşıya vermiş olduğumuz gerçeğini görmek lazımdır. MHP böyle bir fırsatı kaçırmış olduğunun belki farkında değil ancak, dediğim gibi yıllardır eleştirdiği ve büyük oranda haklı olduğu bu konuda ki ıslahatları, her iki tarafın aktörlerini devre dışı bırakarak farklı ve dikkat çekici bir noktaya taşıyabilirdi. Böylece, hem uzlaşmaz görünen bu tutumu farklı ve yapıcı olarak algılanabilir, hemde muhtemelen Kandil ve İmralı’yı köşeye sıkıştıracak bu hamle ile Türkiye’nin yeni ve vazgeçilmez bir yol haritası olurdu. Yoksa Hükümet üyelerinin zikzakları ve Devlet beyin alternatif gösteremeyen bu tavırlarıyla şu cehennemin içinden çıkmak hayli zor ve müşkil görünüyor. Ayrıca seçim meydanlarında söylenildiği üzere, yolsuzluk gibi toplumu yozlaştırıp tefessüh ettiren hastalıklara çözüm sunan vaatler ve nihayet demokrasi-hukuk Devletine yeniden dönüş sinyalleri verebilecek bir atak yapabilmeliydi. Hala MHP’nin bu anlamda şansının olduğunu düşünüyorum şahsen ama Meclis başkanlığını elleriyle AKP’ye hediye eden bir zihniyetten çok umutlu olmadığımı da izninizle itiraf ediyorum!
HAKAN ESEN
No comments: